başını hafif öne eğ... fazla değil. hafif. çevreye kaçamak bakışlar at. fazla uzun bakma. hüzünlü de değil salak. aklında başka şeyler var. meşgulsün. çevreyle fazla ilgilenemezsin. kaşlarını çat biraz. bunu farketmeleri zor evet, suratına pek bakamazlar, ama yine de yap. hızlı yürümelisin. koşma ama. hızlı yürü. bir yere yetişiyorsun... neresi olduğunu boşver. karşıdan karşıya geç.
“gerek yok ki?”
olsun yine de geç. buradan değildi salak! yine unuttum. bir dahaki sefere o yanıp sönen ışıkların oradan geç. daha da onlara benziyorsun. evet devam et.
işte bak onlardan biri. dikkatli incele. o siyah şeyleri çekmiş üstüne. ayaklarındaki şeyler de parlıyor. elindeki siyah deri köşeli şeyi sallayarak yürüyor. tek eksiğimiz bu siyah şeyler zaten.
of, gerçekten de bir yere yetişiyor bu piç. aceleye bak. ben bu kadar iyi yapamıyorum galiba. nereye gidiyorlar bir bilsem. neden ikide bir o kolundaki şeye bakıyor ki? neyse. köpek olduğumu hissettirmemeliyim. en azından sokak köpeği olduğumu. işim varmış gibi görünmeliyim. bu siyahlılara benzersek gebertmezler herhalde bizi. nedir yani, onun ayaklarındaki şeylerden ses çıkıyorsa benim tırnaklardan da çıkıyor. evet. güzel... oluyor galiba... hüzünlü bakma! evet...
not: köpekler renkleri göremezler.